DİSBİYOZİS (DİSBİOTA)
Felaket tellallığı yapmak gibi niyetim yok ancak bildiklerimi iletmek zorunda olan bir hekimim. Zira normal sindirim sistemi fonksiyonlarını bozarak ,önceden öngöremediğimiz ve tedavide çok çok zorlandığımız hastalıkların oluşmasını sağlayan en önemli neden disbiyozisdir
ÇAĞIMIZIN VEBASİ DİSBİYOZİS (DİSBİOTA)
Felaket tellallığı yapmak gibi niyetim yok ancak bildiklerimi iletmek zorunda olan bir hekimim. Zira normal sindirim sistemi fonksiyonlarını bozarak ,önceden öngöremediğimiz ve tedavide çok çok zorlandığımız hastalıkların oluşmasını sağlayan en önemli neden disbiyozisdir(. BİRTARAFTAN VÜCUTTA FİZİKSEL BİRTARAFDAN RUHSAL YARA AÇAN TEDAVİSİ İÇİN HARCANAN PARA ,ZAMAN KAYBI ,HEM FERDİN HEM DEVLETİN EKONOMİK KAYBİ BU İŞİN CABASI .)Bu gün için ve gelecek yıllarda bu durum artarak devam edecek .Hastalar dertlerine çare için tıp dahil olmadık yollardan çare arayarak , gün geçtikçe biçare olacaklar.
Çünkü DİSBİYOZİS dediğimiz bu vebanın oluşması ,gelişmesi , yayılması için tüm şartlar oluşmuş durumda,
Doğal olmayan fıtrata uygun olmayan gıdalarla beslenme,
Tek düze beslenme düşük değerli karbonhidratlarla beslenme ,şekerli ,nişaştalı ,fast foud denen abur cuburla beslenme,
Son yılların da marketler zincirinin ülkeyi ağ gibi sararak ,hazır gıdaları özendirecek reklamlarla desteklenmesi ,insanların GIDALARIN mahiyetine bakmadan çok kolay ve ucuz olarak erişmesi,
Son 40 yıldır endüstriyel ilaçların gelişi güzel tüketilmesi ,kullanılması( antibiyotik ,analjezik ,hormon ilaçları ,steroidlerin gelişi güzel kullanılması ) ve bunlara çok kolay ulaşılması,
Hazır GIDALARIN hazırlanması ,korunması, raflarda uzun süre bekletilmesi için konan katkı maddeleri,
Rafine edilmiş sıvı yağların ,margarinlerin,sofralarımızda eksik olmaması, hazır yenecek hale getirilen yemeklerin hazırlanışı vs
Yani çağın vebası dediğimiz DİSBİYOZİS veya daha dar anlamda Bağırsak mantarları(CANDİDİYAZİS) yukarıda ki ortam devam ettikçe kartopu gibi katlanarak devam edecektir.
DİSBİYOZİS
Biyozis, geniş anlamda sağlıklı yaşamak ya da sağlıklı hayat anlamına gelir. Disbiyozis ise her hangi bir nedenle sağlığın bozulmasıdır. Disbiyozis ismi genellikle bağırsak florası için kullanılmaktadır. Bağırsak florası dendiğinde ise kolon florası anlaşılır. Bağırsak florasının yoğunluğunu kalın bağırsak teşkil eder. Floranın herhangi bir nedenle değişmesi veya bozulması ve buna bağlı olarak hastalık şikayetlerinin ortaya çıkmasının sebep disbiyozisdir.
Normal Sindirim Sistemi ve Florası
İnsan bağırsağı yaklaşık 7 – 10 metre uzunluğundadır. İç yüzeyinin içini kaplayan villusların kapladığı alan yaklaşık 400-500 metrekaredir yani bir futbol sahası büyüklüğündedir. Bağırsağın içerisinde 500-1000 farklı bakteri türü vardır. Bunların toplam ağırlığı yaklaşık olarak 1,5-2 kg, sayısı ise 1014 dür.
Bağırsak florası, bağırsak epiteli ve bağırsak lenfoid dokusu ( GALT) beraberce gerçek bir ekosistem oluşturur. Flora bakterileri daha ziyade aneorob bakterilerdir,oksizensiz ortamda yaşarlar. Kabaca bağırsak florasının %85 ‘ni faydalı, %15’i zararlı bakteriler oluşturur. Normal bağırsak florası hayatın ilk 1-2 yılında oluşur ve tüm yaşam boyunca değişmeden, durağan kalmak ister. Ancak zamanla, yenen içilen gıdalarla ,ilaçlarla ,ağır metallerle ,toksik maddelerle değişime uğrar.Vucutta en yoğun metabolik faliyetlerin olduğu organlardan biridir. Sağlıklı flora korunmalıdır ki sağlıklı metabolik faaliyetler ve sağlıklı bir hayat olsun. Aksi takdirde normal metabolik faaliyet bozulur ve hastalıklar ortaya çıkar.
İyi, Dengeli ve Sağlıklı Bağırsak Florası ne işe yarar?
- Bağırsak geçişinin düzenlenmesine ve atıkların dışarı atılmasına yardımcı olur.
- Zararlı patojenlerin bağırsak içinde çoğalarak koloni yapmasını engeller.
- Bağışıklık sisteminin gelişmesini sağlar. Bağışıklığın %80 i bağırsak ta oluşur.
- Bağırsak mukozası metabolizmasının modülasyonunu sağlar. Bağırsak mukozasından 100 ‘e yakın hormon ve sindirim enzimleri salgılanır .
- B vitaminlerinin (B1, B2, B6, B12) ve K vitamininin sentezini sağlar.
Sağlıksız bir bağırsak florası, bağırsak ekosistemini bozar. Bağırsakta lokal inflamasyona ( ülseratif kolit, spastik kolon vs), pankreasta, karaciğerde ve midede fonksiyon bozukluğuna sebep olarak sindirim sisteminin sağlıklı çalısmasını bozar. Sonuçta hastalıklar ortaya çıkar.
Kötü beslenme, immuniteyi baskılayan ilaçlar ve antibiyotikler bu durumu daha da ağırlaştırır.
Sağlıklı bir hayat için sağlıklı bir bağırsak ekosistemi gereklidir.Hiç bir hastalık yoktur ki (travma hariç) bağırsak ve bağırsak florası işin içinde olmasın.
Kısaca Hipokratın deyişi ile ”BAĞIRSAK HASTA İSE VÜCUTTA HASTADIR”
İnsan hayatı boyunca yaşamak için kullandığı enerjiyi besinlerden alır. Besinlerle alınan gıdaların sindirimi ağızda başlar, midede , onikiparmak, ince ve kalın bağırsakta devam eder. Salgılanan sindirim özsuları ile proteinler aminoasitlere, karbonhidratlar glukoza, galaktoza ve fruktoza, yağlar yağ asitlerine ve gliserola ayrışır. Vitaminler ve mineraller ayrıştırılarak bağırsaktan emilecek hale getirilir. Sonuçta emilen bütün maddeler kan yolu ile karaciğere gönderilir. Karaciğere gelen bu unsurlar vücudun ihtiyaç duyduğu metabolik olaylarda kullanılır.
Sindirimde pH ‘nın Önemi
Yukarıda anlatılan gıdaların en küçük parçalarına kadar sağlıklı bir şekilde ayrışması için sindirim sisteminin oluşturan organların pH larının normal sınırlar içinde olması çok önemlidir. Ağız içinin pH’ sı 7,8, midenin pH’sı 1.5 -3, oniki parmak bağırsağının pH’sı 8, ince bağırsağın pH’sı 5,6, kalın bağırsağın pH’sı 7 civarındadır. Sindirimin sağlıklı olması ve düzenli bir şekilde yapılabilmesi için ph değerlerinin korunması şarttır. Aksi halde flora pH yı, pH florayı bozar, sonuçta birbirini tetikler ve hastalıkların alt yapılarını oluştururlar.
Sindirim sistemi maksimum seviyede besinlerden yararlanmak ister. İnce bağırsaktaki herhangi bir nedenle bazı besinler en küçük birimlerine ayrılamaz ise ,(örneğin, proteinler mide ve bağırsaklarda en küçük birimleri olan amino asitlere kadar ayrışamaz ve kalın bağırsağa geçerse, burada bulunan proteolitik bakteriler tarafindan kullanılır.) Tam sindirilemeyen besinler kalın bağırsak florasında bulunan bakteriler tarafından kullanılır ve sindirilir.Bu durumda da bazı bakteriler görev yapar.
Metabolik aktivitenin baskınlığına göre bakterileri ayıracak olursak;
- Lipolitik aktivitesi baskın olan bakteriler,
- Proteolitik aktivitesi baskın olan bakteriler,
- Sakkarolitik aktivitesi baskın olan bakteriler,
Sağlıklı florada bu bakteriler iyi çalıştığı için besinlerden tam olarak yararlanılır.
Örnek Bifido bakteriler oligopolisakkaritleri kullanarak kısa zincirli yağ asitleri oluşturur. Bunlar sağlıklı bağırsak epiteli için gereklidir. Diğer bir taraftan patojen bakteriler tarafından kullanılır ise vücut için toksik maddeler oluşur. Vücuda geçen toksik maddeler hastalık sebebi olurlar.
Herhangi bir nedenle normal olması gereken bağırsak florasının dengesi patojen bakteriler lehine bozulursa hastalıklar ve buna bağlı şikayetler görülür.
Bağırsak Florası Nasıl Oluşuyor ?
Anne karnındaki bebeğin barsağı sterildir. Normalde bebek doğarken ilk olarak annenin doğum kanalındaki bakterilerle karşılaşır ve kendi bağırsak florasının temelini atar. Daha sonra anne sütü ve çevredeki bakterilerle bağırsak florasının oluşumu tamamlanır.
“SAĞLIKLI BİR FLORA SAĞLIKLI BİR HAYAT İÇİN ŞARTTIR”.
Bağırsak florasını bozan sebepler?
- Normal olmayan doğumlar (sezeryanla doğum),
- Anne sütünden yoksun beslenme,
- Bağırsak florasını öldüren ilaçları almak, (antibiyotikler, analjezikler, hormonal ilaçlar vs.),
- Ağır metallere maruz kalmak (diş hekimliği vs),
- Çok fazla miktarda abur cuburla beslenmek,
- Fazlaca strese maruz kalmak.
Disbiyozis Türleri
1. Bakteriyel Disbiyozis (Pütrifikasyon disbiyozisi):
Bağırsak florasını kalıcı bakteriler koloniler yaparak oluşturur ve önemli hayati metabolik faaliyetlerin olmasını sağlarlar. Kalıcı floranın oluşması 1-2 yaşlarında tamamlanır. Geçici bakteriler çevreden ve besinlerden gelen mikroorganizmalardan oluşur, normal şartlarda koloni yapamazlar sadece bağırsaktan transit geçiş yaparlar veya kalıcı bakteriler tarafından sindirilir veya yok edilirler. Bu bakteriler bağırsakta uygun ortamı buldukları zaman koloni oluşturur ve metabolik faliyetleri ile patojen hale gelir. Daha sonra oluşan metabolik atıkları vücuda kan yolu ile geçerek hastalık nedeni olurlar.
Özetle : Bağırsak florasındaki (kalıcı) yararlı bakteri oranının azalması (laktobasillus ve bifidobakteri ), buna paralel zararlı (geçici)bakterilerin oranının artması (clostridum, salmonella, shigella, vs ) sonucu oluşan disbiyozisdir. Burada daha çok anaerob ( çürükcül ) bakteriler hakimdir. Bu fermantasyona PÜTRİFİKASYON DİSBİYOZİSİ denir.Burada proteinler kullanılır. Bundan dolayı tedavide, yapılacak diyetin vasfı hayati önem arz eder.
Pütrifikasyon Disbiyozisi
Herhangi bir nedenle (aneorobik ) çürükcül bakterilerin bağırsak florasında çoğalması sonucu oluşur. Bu bakteriler fermantasyonda proteinleri kullanırlar ve sonunda biyojenaminler ( histamin, seratonin ), amonyak ve H2S üretirler. Amonyak kolon ph’ sını alkali yapar ( 7.5 – 8,5 ) ( halbuki kolon pH’ sı normalde 7 civarındadır). Alkali ortamda bağırsak içi anaerob bakterilerin üremesi artar, buna karşı laktik asit üreten bakteriler azalır, bağırsak peristaltizmi bozulur ve yavaşlayarak bağırsak içerisinde dışkı uzun sure kalır. Biriken toksinler bağırsaktan kan yolu ile vücuda geçerek hastalığa neden olur .
Sağlıklı bağırsakta proteinleri parçalayan, aminositlere ayrışmasını sağlayan enzimler pH 6,5 altındayken en etkilidir.Ancak Putrifikasyon bakterileri ise alkali ortamda hızlı çoğalır ve toksik maddeler üreterek bağırsaktan kan yolu ile Karaciğere gelir, karaciğer toksinleri vücuttan uzaklaştırmak için detoks sistemlerini kullanır. Üstesinden gelemeyince toksinler beyne ve diğer organlara dağılır ve organlar toksinlerin etkisinde kalır, organlara ait rahatsızlıklar oluşur. Baş ağrısı, migren, yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, vertigo, algılama bozukluğu, demans vs. olur
Vücuda giren biyojenaminler ise yabancı madde olarak algılanır ve allerjik reaksiyonlara neden olur.
2. İnce Bağırsakda Kalın Bağırsak Bakterilerinin Çoğalmasına bağlı disbiyozisler.
Kalın bağırsakta bulunan bifidobakterin ince bağırsakta koloni oluşturması durumunda, yemekten sonra göbek üstü bölgede gaz ve şişkinlik olur.
Fizyolojik olarak ince bağırsak yeteri kadar besinleri ( vitamin, mineral, aminoasit asitleri ) abzorbe edemez ve buna bağlı rahatsızlıklar oluşur. Fibromyalji, kronik yorgunluk, irritabl bağırsak sendromları görülür.
İnce bağırsakta şekerler, disakkarit enzimlerin yardımı ile glukoz, galaktoz ve fruktoza ayrıştırılmaları sonucu emilir ve kana geçerek vücut tarafından kullanılır. Ancak, ince bağırsakta olmaması gereken bakteri kolonisi şekeri ( karbonhidratları ) kullanarak parçalanmasına sebep olur. Bu durumda gaz ve şişkinlik oluşur.
3. Fermantasyon Disbiyozisi Candidiyazis
Maya ve küfler bağırsaktaki tek geçici mikroplardır. Meyvelerde , salatalarda ve baharatlarda yüksek oranda bulunurlar. Küfler süt ve süt ürünlerinde bulunur. Maya ve küfler mide asidine dayanıklıdır. Bundan dolayı kolayca bağırsağa geçer. Ancak sindirim enzimleri tarafından seyreltilir, bozulur ve fecesle dışarı atılır. Bağırsakta, candida albikans , geotrichum, saccaromices, penissilinum, aspergilus gibi tipleri izole edilebilir. Maya ve küfler geçici bakterilerdir. Bağırsakta yerleşirse, koloni oluşturarak patojen hale gelirler.
Mantarlar Neden Patojen Hale Gelirler?
- Çok sık antibiyotik kullanmak,
- Kortikosteroit tedavisi,
- İmmuniteyi baskılayan ilaçlar kullanmak,
- ALLERJİ ve aşırı duyarlılık
- Kötü beslenme, aşırı şekerli karbonhidratlı ve abur cuburla beslenme,
- Sezeryanla doğum, doğum sonrası anne sütünden yoksun beslenme,
- Dişteki amalgam dolgular,
- Yaşlanma ,
- İnfeksiyonlar
İntestinal sistemde candida albikans ve benzeri tür mayalar koloni yaparak çoğalırlar. Besin olarak sakkarolitiktir, yani şekeri kullanırlar. Şekeri kullanmak için diğer bakterilerle yarışa girerler ve fermantasyon yaparlar.
Glukozun fermantasyonu sonucu oluşan karbondioksit karında şişkinliğe neden olur,
Metil alkol, aset aldehit, etil alkol gibi fermantasyon ürünleri oluşur. Buna bağlı karacigerin detoks kapasitesini aşarak kan yolu ile beyne geçerek zihinsel yorgunluk, algılama zorluğu ve bozukluğu, alkol kullanmadığı halde alkolmetre ile ölçüm yapılacak olsa promil seviyesi ölçülebilir.Bazen en büyük problem trafik kontrollerinde yaşanır.Dışarıdan bakıldığı zaman alkol içenlerin v verdiği reaksiyonlara benzer fiziksel ve ruhsal reaksiyonlar gözükebilir.
Mayaların aşırı üremelerine bağlı olarak emilen maya membranı antijenleri, aşırı duyarlılarda cilt reaksiyonlarına, romatizmal aktiviteye neden olur.
Mayalar bağırsak mukoza epiteline bağlanır, hücreler arasına yalancı ayakları girerek bağırsak geçirgenliğine neden olurlar. Diğer taraftan proteaz, fosfolipaz ve kolajenazları serbest bırakarak mukozadaki hücreleri tahrip eder ve bağırsak geçirgenliğini arttırırlar. Buna bağlı olarak allerjik reaksiyonlar gelişir.
Genel olarak aşağıdaki semptomlar oluşur.
- Zihinsel bulanıklık ve zihinsel yorgunluk, algılama güçlüğü, konsantrasyon bozukluğu,
- Eklem ağrıları, kas güçsüzlüğü,
- Kronik yorgunluk,
- Ciltte döküntüler ve cilt tahrişleri, tekrarlayan deri ve vajinal infeksiyonlar,
- Anal bölgede kaşınma,
- Lokal olarak midede şişkinlik ve hazımsızlık.
4. Parazitlere Bağlı Disbiyozis
Bağırsakta yerleşerek yaşayan parazitler de disbiyozis nedenidir. Mikroskobik parazitler olabilir ( anteboma histolika, amebiyasis, giardia lamblia ), ya da makroskobik solucanlar(askaris lumbrikoides, enterebius vermikularis ) disbiyosise neden olurlar.
Semptomları :
Kronik İshal, tekrarlayan karın ağrıları, sık sık yellenme ve gaz çıkarma, anoreksiya, kilo kaybı, ateş, titreme, kanlı mukuslu gaita, yorgunluk, halsizlik, ürtiker, reaktif artrit,astım, kabızlık gibi rahatsızlıklar görülür .
Disbiyozis Tedavisinde hayati önem taşıyan disbiyozise sebep olan etkeni bulmak, tedaviyi buna göre düzenlemek ve devam ettirmektir.
KLİNİĞİMİZDE TEDAVİ SÜRECİ
Kliniğimize başvuran hastaların ilk olarak detaylı bir hastalık öyküsü alınır. Fiziki muayenesi yapılır. Daha sonra Biyorezonans test yöntemleriyle hastalığa sebep olan etkenler tespit edilir. Bu uygulamalar her hastaya ve her hastalığa özeldir.
KLİNİĞİMİZDE UYGULANAN TESTLER
Tedavi yapılması gerekliliği oluştuğunda artık hastaya bazı testler yapılmalıdır. Bu testler arasında:
Gıda Testi; Yapılan bu testler ile vücudun tolere edemediği, zararlı olan maddelerin hastalar için yapılan diyetten çıkarılması söz konusudur.
Hormon Testi: Hastalığa neden olan hormonlarında araştırılması gereklidir. Çünkü eksik kalan vitamin ve minerallerin dışarıdan takviye edilmesi gereklidir.
Bağırsak Florası Testi: yapılan bu test ile gastrointestinal sistemine ait fonksiyonlar değerlendirilecektir. Şişkinlik, diyare, geğirme, yanma gibi şikâyetlerde bu testler tedavilerde kullanılmaktadır. Bu testlerde bozukluk var ise tedavinin başarıya ulaşması zor olacaktır.
Ağır Metal Testi: Vücutta ağır metaller bulunabilir. Bu test ile tespit edilebiliyor. Sonrasında çelesyon ve detox yolları bu şekilde tedavi edilebilir.
Toksit Madde Testi: Vücudumuzda sindirim, deri yolu, solunum yolları ile çeşitli toksikler birikebilir. Bunların yaptıkları birikim vücut içerisinde bazı fonksiyonların çalışmasını engelleyecektir. Belirlenen bu sorunlar detox yöntemleri ile vücuttan temizlenbiliuor.
PH Testi: Hastalarda mezenkim dokusunun PH düzeyini belirler. Normal PH değerlerine gelmesi sağlanacaktır.
Tüm bu testlerle hastalıkların etkenleri tespit edilir. Elde edilen sonuçlarla hastalara özel olarak tedavi seçenekleri uygulanır. Özellikle vücut için zararlı olan gıdanın diyetten çıkarılması gereklidir. Tedavide gerekli olan ve eksik kalan mineral, vitamin desteğinin sağlanması ile birlikte de gerekli düzenlemeler yapılır. Bunların yanı sıra toksik olan maddeler detox yöntemleri ve çelesyon ile vücuttan temizlenmektedir.
Bu tedavi yöntemlerinin yanı sıra ACUGRAPH cihazı da kullanılmaktadır. Bu cihaz hastaları Çin tıbbı açısından değerlendirmektedir. Vücut içerisinde klinik testlerle yapılan tetkiklerde bulunan eksikler, bu cihaz ile yapıldığında enerji eksikliği olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmelere göre de çeşitli akupunktur tedavileri yapılmaktadır. Tek kullanımlık iğnelerle yapılan tedavilerde de alerjik hastalıklarda etkili sonuçlar alınabilmektedir.
Sağlık sorunlarınız hakkında uzmanlarımızdan yardım alın. Sorunuzu iletmeden önce lütfen E-Posta adresinizi doğru yazınız. Uzmanlarımızın cevapları size E-Posta adresiniz üzerinden iletilecektir